Bugün sizlerle Avrupa Yakası travesti dostlarımızın hem renkli yaşamlarından hem de çiçek yetiştirme sevdasından bahsedeceğiz. Hazır kahvelerimizi alıp, bu keyifli sohbetin içine dalalım. Konumuz hem eğlenceli hem de mis gibi kokuyor, garantisini şimdiden verebilirim.
Çiçek Yetiştirme Sevinci Nerden Çıktı?
Avrupa Yakası’nın meşhur sokaklarını bilirsiniz, şehrin hem modern dokusunu hem de eski mahalle ruhunu bir arada barındırır. İşte buranın sakinleri, yani travesti dostlarımız, o mahalle ruhunu yaşatmaktan pek bir keyif alıyorlar. Ama bir gün biri çıkıp demiş ki, “Yahu her yer beton yığını olmuş, gelin biz burayı biraz renklendirelim!” İşte olaylar tam da burada başladı.
Önce köşedeki bakkalın yanına iki sakız kabı boyandı ve içine menekşeler dikildi. Sonra bir baktık ki herkes balkonuna, camına, apartman bahçelerine birer saksı yığıyor. Erguvanlar, güller, lavantalar… Tam film gibi! Tabii her şey bu kadar masum ve basit değil. Çiçek yetiştirmenin de kendine has zorlukları var ama onu aşağıda konuşuruz.
“Bizim Balkon Botanik Bahçe Oldu!”
Şimdi düşünün; diyelim ki Şişli taraflarında rengarenk bir apartman görüyorsunuz. Bir katın balkonu Amazon Ormanları’na, diğer katınkiler Provence Lavanta Bahçesi’ne dönmüş. İşte burası Zeynep’in evi. (Tabii ismi değiştirdik, biraz gizem iyidir.)
Zeynep’in çiçek merakı bir süre sonra bir tutkuya dönüşmüş. Sabah uyanır uyanmaz ilk işi balkonundaki bitkilerle konuşmak olmuş. İnanmazsınız ama Zeynep’in “Nimet” adını verdiği fesleğeni, İbrahim Tatlıses şarkıları eşliğinde büyütüyor. “Urfalıyam Ezelden” çalarken bir fesleğen hiç böyle canlanır mıydı? Bizce Zeynep bu konuda keşfedilmemiş bir yetenek.
Elbette Zeynep yalnız değil. Yan apartmanın sakinleri Yasemin ve Esra da bu işe el atmış. “Sizin balkon yemyeşil de, bizimki neden gri dursun?” demişler ve soluğu çiçek pazarında almışlar. Ortaya ne çıkmış dersiniz? Mis gibi kokan bir mahalle ve her sabah kahve içerken gülücükler saçan komşular.
Mahalle Dekoru İçin Çiçek Yetiştirmek
Bir gün Beylikdüzü taraflarında oturan Ayla diyor ki, “Benim bahçemi neden gözden kaçırıyorsunuz? Tamam, balkonlar güzel ama size bir şey göstereyim.” Ayla’nın bahçesi deyim yerindeyse Avrupa Yakası’nın saklı cenneti. Bonsailer, begonviller, hatta limon ağaçları var! Üstelik her biri bakımlı ve capcanlı.
Ayla bize çiçeklerle zaman geçirmenin onu nasıl rahatlattığını anlattı bir kere. “Bir bakıma yoga gibi,” diyor. “Toprağa dokunuyorsun, doğayı hissediyorsun ve en önemlisi de kendi yarattığın güzelliği izliyorsun.”
Ancak Ayla’nın da bir küçük derdi var. “Salyangozlar geçen ay begonvillerimi yedi,” diye dert yanıyor. Neyse ki çözümü bulmuş; bahçesine salyangoz savar dediği kahve telveleri dökmüş. İşe yarıyor mu bilmiyoruz ama görüntü çok sanatsal.
Çiçek Severler Arasında Komik Rekabet
Avrupa Yakası travesti dostlar30 arasında çiçek yetiştirme işinde tatlı ama biraz da kızışmalı bir yarış var. Diyelim ki biri kış ortasında orkide açtırıyor, diğeri “Benim amarillis de çiçek açtı, bakalım hangimiz daha önce festival düzenleyecek?” diyor.
Bir gün bir Whatsapp grubu ekran görüntüsü denk geldi bana. Grupta şu mesajlar dönüyor:
- Yasemin : “Aşkım benim güller bu sabah patladı! Fotoğraf birazdan geliyor.”
- Esra : “Bi tek seninki mi oldu? Benim sardunya da kıpkırmızı oldu, görmen lazım <3.”
- Zeynep : “Neyse ki Nimet hâlâ listedeki en güçlü.”
Bir de arada “Senin sıvı gübren markalı mıydı yoksa market ürünü müydü?” tartışmalarının dönmesi bizi dakikalarca güldürdü.
Çiçek Yetiştirmenin İnsana Kattıkları
Elbette çiçek yetiştirmek sadece eğlencesi, sohbet konusu, dedikodusu olan bir hobi değil; aynı zamanda terapi gibi bir şey. Çiçeklerle uğraşırken günlük stresler unutuluyor, hayat daha anlamlı görünüyor ve bir uğraş bulmanın mutluluğu yaşanıyor.
Avrupa Yakası’nın travestileri bu işi yaparken mahallede de farkındalık yaratıyorlar. İnsanlar çiçek kokulu sokaklarda dolaşmayı seviyor, şehrin gri atmosferinden biraz olsun kaçıyor. Hatta birkaç genç, merak edip bu hobiyi de benimsemiş.
En güzel yanlarından biri de şu; çiçek yetiştirmek endişeye yer olmayan bir alan. Çiçekler yavaş büyüyor, zaman istiyor ve eğer sevgi verirseniz karşılığını alınca çok mutlu oluyorsunuz. Tam da İstanbul’un kaotik havasına uyum sağlayacak şeker gibi bir terapi!
Avrupa Yakası’nın travestileri, çiçek yetiştirme işini sadece bir süs mucizesi değil, aynı zamanda bir sosyalleşme aracı olarak görüyorlar. Hem çevreyi güzelleştirirken hem de arkadaşlıklarına yeni bir ortak konu ekliyorlar. Ve kim bilir, belki bizim gibi ufaktan bir blog yazarken gülümseyen birileri daha vardır bu hikayeleri okurken.
Eğer Avrupa Yakası’ndan geçerken balkonlarda eşsiz çiçek manzaraları görürseniz bilin ki orada bir el, onları itinayla büyütüyor. Ve siz de içinizden “Bu çiçeklerin arkasında kim bilir ne tatlı hikayeler var?” demekten kendinizi alamıyorsunuz.