Bugün konumuz Anadolu Yakası travesti kızlarının İstanbul trafiğinde verdiği günlük yaşam mücadeleleri. Kahvenizi alın, arkanıza yaslanın çünkü hem eğleneceğiz, hem de “İstanbul’da yaşamak gerçekten cesaret işi” diyeceğiz.Herkesin dillerde, “Avrupa Yakası mı güzel, Anadolu mu?” tartışmaları olur ya, aslında bu mesele bir yana Anadolu Yakası’nın kendine has güzellikleri ve dertleri apayrı bir konudur.
Bir Gün Anadolu Yakası’nda Başlar
Alarm çalar, o gün bir sürü planınız vardır. Belki iş randevusu, belki yoga dersi, belki de Kadıköy’de arkadaş buluşması. Ama Anadolu Yakası’nda bir güne başlıyorsanız önce şu soruyu kendinize sormak zorundasınız, “Bugün yolda kaç saat harcarım acaba?” Çünkü burası trafiğiyle meşhur, devasa bir labirenttir. Kadıköy’den Pendik’e gitmeye karar verirseniz, bir ara “Acaba Adana’ya mı gidiyorum?” diye sorgulamanız bile olasıdır.
Anadolu Yakası Travesti Kızlar Toplu Taşımanın Halleriyle Barışıyor (Ya Da En Azından Çabalıyor!)
Şimdi dürüst olalım, toplu taşıma Anadolu Yakası’nda ayrı bir spor dalı gibi. Metro, Marmaray, otobüs… Hepsi burada hayatta kalma stratejisinin bir parçası. Göztepe’den Üsküdar’a gitmek mi? Marmaray bi’ tık mantıklı. Ama koltuk kapabilmek için ultra profesyonel ninja hamlelerine ihtiyacınız var.
Bir gün Cemile (ismi tabii ki değiştirdik, gizlilik önemli canım) diyor ki, “Sabahları metroda oturduğumda hayatımda başardığım her şeyden daha mutlu oluyorum.” Haklı değil mi? Hatta bir keresinde metroda makyaj yapan bir arkadaş kendisiyle dalga geçenleri duymazdan gelerek eyeliner’ını dümdüz çekmiş. Gerçek başarı işte bu!
Şaka bir yana, Marmaray’da sabah pik saatlerinde yaşanan insan seli karşısında sakin kalabilmek en kıymetli yeteneklerden biri. Ama hepimizin en derin korkusu; buğday sarısı saçlarımızın karşıdan bizi kesen amcaya takılması. Ah, toplu taşımada “görmeyen insanlar” dramı başka bir günün konusu belki…
Eğer Sürücüysen Yandı Gülüm Ketçap
O kadar toplu taşımadan şikayet ettik ama trafikle mücadelede direksiyon başına geçmenin daha kolay olduğunu düşünüyorsanız, tekrar düşünün! Anadolu Yakası‘nın, anaokulu boyutundaki minibüs şoförlerini andıran sürücülerini unutmamak lazım. Kurallara sanki kişisel tercihmiş gibi yaklaşan bu sürücüler bir yana, her 100 metrede bir yapılan yol çalışmalarıyla başa çıkmak ayrı bir efor.
Mesela Banu, o gün sabah dükkanına gitmek için direksiyonun başına geçtiğinde bir umutla diyor ki, “Trafik iyidir ya, bi’ 20 dakika yeter.” Ama gerçeklerle yüzleşmesi çok uzun sürmüyor; çünkü önce yolun yarısı kapanıyor, sonra sağdan hızla gelen bir motorcu yay gibi aniden karşıya fırlıyor. Kendisini sakin tutmak adına başlıyor Dua Lipa’dan “Don’t Start Now” çalmaya. Bambaşka bir meditasyon, kabul.
Navigasyon Muhabbeti ve Kaybolma Riski
Bir de navigasyon olayı var tabii. Google Maps’e “Molalı Kadıköy yolculuğu rotası” dese anlayacak kadar karmaşık görünen güzergahlarımız mevcut. Anadolu Yakası’nın ara sokaklarında kaybolmak ise adeta şehir içinde güvenli bir keşif! Bir gün Nurten söyleniyor, “Navigasyon beni sokak sokak Pendik’ten Kartal’a dolandırdı, ‘15 dakikada varırsın’ dediği yer 45 dakika sürdü.”
Ama kabul edelim, kaybolmanın da bazen hoş yanları olabiliyor; ansızın mahalle aralarında şirin bir kahveci ya da vintage butik keşfedebilirsiniz. Anadolu Yakası böyle küçük güzelliklerle size sürpriz yapmayı sever, ama merak etmeyin; ‘ilk kez doğru bulduğu yolu’ bulan bir travestinin mutluluğunu asla başka bir yerde göremezsiniz.
Vapurlu Çıkış Planları
Şimdi durup dümeni vapurlara çevirelim. Eğer ki Avrupa Yakası’na geçmek istiyorsanız, tabii ki trafikle değil, denizle buluşmanız mantıklı. Kadıköy – Eminönü hattı mesela tam bir keyif rotası. Burada çayınızı alır, martılara simit verir ve bir süre trafik çilesinden uzaklaşırsınız.
Ama dikkat edin, moda dergisi gibi stilize bir fotoğraf çektirmek isterken martının simidi elinizden kapmasına maruz kalmayın. Cemile bu anıyı anlatırken hala kahkahalarla güler. Ayrıca vapurda tanıdık birini görmek istemiyorsanız “Aa canım ya, es kaza kaşlarımı alamadım” krizine hazırlıklı olun. Vapur, İstanbul dedikodularının hızlı yayıldığı yerdir, orası kesin.
“Trafik Amaçlı Meditasyon” Yaratmak
Gün bitiminde, işleriniz biter ama trafik asla bitmez. Anadolu Yakası’nın adeta baştan sona bir puzzle gibi düzenlenmiş yollarında eve dönmek bazen başlı başına bir ilerleme sürecidir. Ama bu durumdan keyif almayı öğrenenler yok değil. Mesela biri radyosunda eski 90’lardan Türkçe pop açar, diğeri trafikte kimse fark etmeden ruj sürer, kimisi de açıkça söyleyeyim maillerini yan şeritte kırmızı ışıkta kontrol eder.
Mehtap diyor ki, “Seyahat süresince dedikodu yapmaya başladık çünkü 15 dakikalık dedikoduyla zaman kavramını unutuyorsunuz. Trafik değildi, bir nevi terapiydi!” Eh, Anadolu Yakası’nın kızları böyle hayatın pozitif yanını çıkarmayı gayet iyi biliyor.
İstanbul’un “korna senfonisiyle” günü bitirirken, Anadolu Yakası’nın travesti kızlarının halen enerjik ve neşeli kalabilmesi tam bir başarı hikayesi. Onlar bu karmaşık trafik düzeninde yok olmayı değil aksine kendi yollarını oluşturmayı başarmış pozitif bireyler. Ve belki bu yazıyı okuyan birisi de Anadolu Yakası’ndan henüz eve dönmemiştir, bilsin ki yalnız değilsin sevgili okuyucu. Hepimiz buradayız, yanındayız ve bu yolların ortak yolcularıyız!