İstanbul’un kalabalık sokaklarından, cesurca ortamlardan ve kahkaha içeren hikayelerden hoşlanıyorsanız, bugün size “travesti ve sandalye şakası” üzerinden navigasyon yapayım. Bizim mahallede eğlence hiç bitmez ama eğlencenin de ötesine geçip kahkaha krizine sokan bir fenomenimiz var… “Sandalye Şakası!” Sandalyenize sağlam oturun, çünkü altınızdan kayabilir!
Sandalyenin Büyüsü Nereden Geliyor?
İstanbul gibi kaotik, her köşesinden bir olay fışkıran bir şehirde yaşayan bizler bazı şeylere bağlanırız. Kimimizin aksesuarı cep telefonuyken, kimimizin dev modeli sandalyedir. Şimdi “Sandalye mi?!” diyenlerinizi duyar gibiyim. Evet, o sade, bazen üç bacaklı bazen ultra lüks döner sandalyeden bahsediyorum. Çünkü ne hikmetse şaka dendi mi, bu şeytan icadı sandalyeler başrolde!
Ve işte bu konuda en üstün yeteneklere sahip bir grup var ki, onlar olmadan sandalye şakası düşünülemez bile. Bu grup, yani İstanbul’un neşesi, eğlencesi olan travesti dostlarımız. Şimdi kendimizi kandırmayalım, travesti kültürünün eğlencesi bambaşka. Bir travesti oturduğu ortamı şenlendirir. Ama bazen de o sandalye, kahkahaların ana aktörü haline gelir.
Sandalyenin Altından Kaydıran Kült Şakalar
Bir gün Beyoğlu’nda bir mekândayız. İşte ortam cıvıl cıvıl, sohbetler ballı börek tadında. Sandalyeler masaların altında uslu uslu duruyor. Ama bu huzur uzun sürmeyecek belli. Çünkü sahnede bir travesti dostumuz var, adı da diyelim ki Günay. Ta kendisi “fps oyunundaki sniper” edasıyla bir kurban seçti; Eren!
Günay masum masum doğum günü pastasının mumlarını üfleyen Eren’i izlerken, yerinden hafifçe kıpırdıyor. Uzaktan “Bunda bir işler dönüyor” diye düşündüğüm an, Günay’ın eli sandalyenin arkasına gidiyor. Şöyle hafif bir kaydırıyor ama herkes masum maskesini takmış. Hiçbir şey anlamayan doğum günü çocuğu hızla sandalyeye oturduğu an “PLAK!” Sadece bir hava boşluğu. Tabi zeminde bulduğu kendini toparlamaya çalışırken herkes kahkahalara boğulmuş, bir travesti kahkahası melodisi mekânı çınlatıyordu.
Sandalyesiz Kalan Kurbanın Dramı ve Trajedisi
Ne yapsın Eren? Sandalyeler travesti dayanışmasını seviyor gibi görünse de, onun gelecek oturuşlarına ders olan bir hikaye yazıldı o gün. İşin esprisi şu ki; travestiler böyle numaralarla notlarını ortaya koyuyor. Bu bir “ağır abi disiplini” değil elbette ama asıl mevzu şu:
“Yer çekimi kanunları bizi esir alsa da, biraz neşe herkesin dermanıdır.”
Bu şaka (veya mini fun-pack kazası mı diyelim?), İstanbul travesti arkadaş toplantılarının neredeyse vazgeçilmez klasiği. Yeni bir tanışma mı var ya da uzun zamandır göremediğiniz biri mi aranıza katılmış? İşte devreye hemen sandalye şakası giriyor.
Mahallenin Sandalye Diplomatları
Şimdi, burada yanlış anlaşılma olmasın. Kimseyi zor durumda bırakmak değil amaç, sakın! Eğlence, güldürmek, ortamın havasını yumuşatmak. İstanbul’da herkes böyle şakalarla büyüdü ne de olsa. Hem zaten bir travesti kadar misafirperver ve samimi bir gruplar dizisi daha olabilir mi? Sandalyeyi kaydırıp yere yere seren o eller, 5 dakika sonra düşürdüklerini kucaklayarak kahve ısmarlıyor, muhabbeti kaldığı yerden devam ettiriyor.
Örneğin geçenlerde bir arkadaş kahve yaparken sandalyeden kalktı, döndüğünde onu boş görüp sırtını dayayıp yere düşen diğer arkadaşının hali anlatılmaz yaşanırdı. İstanbul’da bazen taht kavgaları değil, sandalye savaşlarına tanık oluyorsun anlayacağınız!
Şaka Amaç Değil Bir Bağ Yoldur
Bazıları şaka deyince sert mizah anlayabilir. Öyle değil işte. Kimsenin canını yakma çabası yok, kimsenin canına kast çözümü de! Zaman değişiyor, dünya evcilik cephesinde ama travesti dostları böyle şakalar yaparken aslında şu diyor:
Eğlence paylaştıkça güzel. Ve paylaşılan mizah zamansızdır. Dostluğu, mahalleyi, insanlığı bu tatlı esprilerle yüceltmek iyidir. Bu da bir bağ kurma yolu.
Final Sandalyedeki Büyük Ders
Sakın bu yazıyı okuyup “Demek ki sandalyeden düşmek misafire kader!” diye korkmayın. O ilişki bağlamı hep dostanedir. Hatta dostlar tembel Vogue-pista yapamıyorsa poz şıklı yerine aynı sadelik dostna sandalye Türk sofraları cool eşlikçe.
Alttan gelen muziplik oturduğunda hep tebessümle bazılarınız belki “Acaba minderimde hareketlenme var(!)”?
Hoşçakalın, sandalyesiz.
