travestinin günlüğü

Bir Travestinin Günlüğü

Merhaba tatlım, günlük mü okuyorsun? Evet, yanlış duymadın. Bugün seni tüm filtresizliğim ve samimiyetimle bir travestinin günlüğü konusuna davet ediyorum. İstanbul gibi büyük bir şehirde, hangi zorlukları aştım, hangi insanlarla kahkaha attım, hangi güzelliklere şahit oldum… Hepsini açık açık paylaşacağım. Gözyaşları, kahkahalar, maceralar hepsi burada. Çayını al, arkanı yasla ve bu renklere dalmaya hazır ol.

Sabahlar ve Yargılar

Sabah İstanbul’da uyanmak her halükarda bir meydan okumadır, ama bir travesti için ekstra işler çıkar. Daha gözümü açmadan, beynimde “Bugün nelerle baş edeceğim acaba?” sorusu döner durur. Ayna karşısına geçtiğimde görürüm ki kendimle barışığım. Çarpık uyandığım saçlarım bile bana bir sabah şakası gibi gelir. Kendi görüntümden keyif almayı öğrenmişimdir, çünkü dışarda yeterince yargı var zaten bana yetecek kadar.

Sonrası malum… Kahvaltı molası. Fakat sıradan bir kahvaltıdan bahsedemem. Benim kahvaltılarım, travesti günlüğü enerjimi maksimuma çıkarmaya yönelik törensel bir olay. Avokado tost mu? Hayır. Adını koyamadığım mısır gevreği karışımları mı? Kesinlikle. Çünkü İstanbul’un hava durumuyla ve insanların moduyla savaşa girmeye hazırlanıyorum.

Gün Başlıyor, Kat Sayılar Yükseliyor

Bir travesti olarak, işe, okula, alışverişe giderken pek çok hissi içimde taşıyorum. Özellikle toplu taşıma… Şimdi burada başlıyor yolculuğun büyük meydan okumaları. Metroya adımını atar atmaz birileri gözlerini diker. Bu bakış normal mi? Yoo, daha çok “Acaba bu kim ve neden böyle görünüyor?” sorgulamasına hazır bir bakış. Uzatsalar profesör olacaklar yeminle, öyle detaylı inceliyorlar.

Ama sabırlıyımdır. Çünkü bu gözler, ancak sen kendinden emin olduğunda utanmayı öğrenir. Ben de onlara bunu göstermeye ant içmiş gibiyim. Göz teması kurarım, dimdik dururum, hatta bazen somurtan suratlara küçük bir tebessüm gönderirim. Bazıları etkilenir ve bakışlarını çeker, bazıları ise “Beni bozmaya çalışma!” bakışıyla rebound yapar. Ama en azından sahadayız değil mi?

Deneyimlerden Bir Buket

Geçen gün Nişantaşı’nda yürürken başıma gelen tatlı olayı anlatsam… Bir butik önünde vitrini inceliyordum. Yanıma kır saçlı ve şirin mi şirin bir teyze geldi. “Kızım şu ayakkabıyı bir alayım mı? Çok mu kokoş durur?” dedi. Şaka gibi ama evet İstanbul’da insanlar ne hissettiğini gerçekten bilemez. Ben de gülümseyerek “Kokoşumuz sensin teyze, ayakkabı zaten senden sonra gelir,” deyiverdim. Kahkahayı patlattı, aldı ayakkabıyı. İnsanlardan böyle küçük ama sıcacık hikayeler topluyorum. İstanbul aslında böyle. Kimisi seni yargılar, kimisi ise ansızın bağrına basar.

Geceler ve Gerçekler

İstanbul’da gece bambaşkadır, özellikle bizim için. İstiklal Caddesi, Kadıköy, Taksim… Bir travesti olarak gece dışarı çıkmak biraz cesaret, biraz strateji işidir. Güzel bir modda, sevdiğin arkadaşlarınla yan yana gay barlarda dans etmek bir özgürlük patlamasıdır. Fakat aynı gecede olabilecekleri de düşünürsün. Eve dönüş yolunda taksi şoförlerinin farklı muameleleri, yolda laf atanlar ya da tepki verirsen karşılık bekleyen tiplerle baş etmek zorunda kalabilirsin. Ben bu sıkıntılı anlarda nefes almayı unutmamayı ve sakin kalmayı öğrendim. Çünkü hayatta kalmam için sakin bir zihin şart.

Neyse ki geceye güzellikler de biriktiren insanlar var. Geçenlerde, Göztepe taraflarında birkaç kişiyle tanıştım. Başta beni biraz mesafeli karşıladılar. Ama sanırım hikayemi anlattıkça, doğal halimle onların kalbini kazandım. İnsan görünce görüyor tatlım; ruhunun içindeki ışık görünmüyorsa kimsenin seni anlamasını da bekleyemezsin.

Aşk mı? E Haydi Biraz Gülüşelim

Günlük yazıyoruz dedik ama açık konuşalım. Aşk hikayeleri de hayatımızın ortasında duruyor. Bir travestinin aşk hayatı yazılacak olsa bir dizinin kırk sezonu çıkar herhalde. Flört etmeye çalışmak? Tam bir olimpiyat. Tinder‘da iki saat boyunca doğru eşleşme bulmaya çalışırken, birileri “Ama travesti olmasaydın aslında çok güzelsin,” cümlesini kurabiliyor. Gülersem sinirden, ağlarsam üzüntüden… İşte öyle bir dengesizlik.

Ama gerçek aşkı arayanlar bilir; çok hata yapılır, çok öğrenilir. Travesti olarak bu hatalar biraz daha keskin, öğretiler biraz daha derin olabilir. Ama doğru kişiyi bulduğun an… İşte buna hiçbir şey paha biçemez. Kimin travesti olup olmadığı kimsenin umurunda olmaz, sadece her şey saf bir hisse döner.

Günün Sonu ve Kendiyle Barış

Gün boyunca onca olay yaşarsın, geçmişte kalmış zorlukları hatırlarsın. Ama ne olursa olsun, bir travesti olarak kendinle gurur duyman lazım. Cesaretinle, özgüveninle, yaratıcı ruhunla bugünleri aşıyorsun. Akşamları travesti günlüğü tutarken bu hislerle barışıyorum. Elime bir kahve alıyorum, hafif bir müziği fonda bırakıyorum ve kendime kendi hikayemi anlatıyorum.

Bu şehir zor. Ama güzellikleri öyle derin ki, aradığında buluyorsun. Travesti olmak kötü bir şeymiş gibi gösterilen kültürel kalıplara rağmen, ben İstanbul’u, kendimi ve bu hayat yolculuğunu seviyorum. Hem anlatacak çok hikayem var daha!

Scroll to Top