İstanbul… Ah İstanbul! Her sokağı, her köşesi, her tramvayı ayrı bir hikaye. Bu şehirde yaşayan herkes bir şekilde şehrin kaotik ama büyüleyici ruhuna kendini kaptırır. Ve eğer rotanız Nişantaşı taraflarına düştüyse, orada sizi tahmin etmediğiniz kadar renkli karakterler bekliyor. Evet, bugün sizlere “Nişantaşı travestileri” ve bir tramvay macerasını anlatacağım. Hazır mısınız? Çünkü bu yazı İstanbul travesti konusuna ilave olarak biraz kahkaha, biraz şaşkınlık ve bolca samimiyet içeriyor.
Hangi Tramvaya Bindiysen Ona Göre Eğlenirsin
Nişantaşı… Moda, kahve kokusu ve biraz da “snob” tavırların hüküm sürdüğü, İstanbul’un nevi şahsına münhasır semti. Orada herkesin bir hikayesi vardır ama benim bahsedeceğim bu hikaye, gecenin ilerleyen saatlerinde Şişli durağından kalkan son tramvayda başlıyor.
O akşamüstü arkadaş buluşması için Nişantaşı sokaklarındaydım. Akşam karanlığı şehri sarmış, sokak lambaları caddeye o tanıdık İstanbul büyüsünü kondurmuştu. Elimde kahveyle durakta beklerken şık giyimli bir grup travesti dikkatimi çekti. Süslenmişler, pavyona değil Milano Moda Haftası’na gidiyor gibiler. Aralarındaki enerjiyi tarif etmek zor; neşe, kahkaha ve biraz umursamaz salaşlık… İstanbul’un karmaşasına ters bir ferahlıkları vardı.
Tramvay Kapıları Açılıyor ve Şov Başlıyor
Tramvay durakta durdu, kapılar açıldı ve bizim renkli grup az önce kırmızı halıdan sahneye çıkmış gibi bir özgüvenle içeri süzüldü. Bu sırada ben de hemen aralarındaki bir koltuğa kendimi attım. Bir şeylerin çıkacağını hissediyordum. Ve tabii ki yanılmadım.
İlk dakikadan itibaren tramvayın sıkıcı havası anında değişti. “Ay şekerim, burası çok dar, bize VIP bir alan açsınlar,” diyen yüksek sesli bir kahkaha tramvayı doldurdu. Yolcular önce bir şaşkınlıkla birbirlerine baktı, sonra istemsiz gülümsemeler başladı. Çünkü bu enerji görmezden gelinecek gibi değildi.
İnsanlık Halleri ve Kısa Mesafeli Dostluklar
İşte bu kısım tamamen komedi filmi gibiydi. Onlardan biri bir yolcunun yanlış yöne gittiğini fark etti ve “Ay kuzum, yanlış yoldasın galiba, binmişsin bizim tramvaya ama nereye?” diye içten bir soruyla adamın resmen hayatını sorgulamasına neden oldu. Bir diğeri ise yanındaki kadının çantasına bakıp “Ay bu çanta çok güzel ya, içinden prenses peri mi çıkıyor acaba?” diyerek kadını kahkaha krizine soktu.
Bu samimi ve esprili tavırlar, en ciddi insanı bile bir şekilde içine çekiyordu. Yolcuların çoğu bir süre sonra bu keyifli muhabbetlere kulak verip göz ucuyla gülümsemeye başladı. Çünkü Nişantaşı travestileri kendilerine has şovlarıyla tam bir enerji patlamasıydı! Hayata pozitif bir gözle bakmayı bilmeleri, etrafındaki herkesin ruh haline dokunuyordu.
Hedef Tam İsabet
Peki bu renkli grup neden bu kadar enerjikti? Bir söylentiye göre, bir etkinlik çıkışıydı. Bu yüzden olağanüstü makyajlar, şahane kostümler ve tabii ki gösterişli bir özgüvenle doluydular. “Şekerim, kız zaten Nişantaşı’ndayız, insan biraz havaya girmeyecek mi?” dedi bir tanesi. Haklıydı. Nişantaşı’nın ruhu buydu; biraz görkem, biraz insanlara “İstanbul’dasınız, keyfine varın” dedirten bir zarafet.
Yolculuk boyunca konuşmalar durmadı, kahkahalar azalmadı. Her sette bir kişi hedef alınıyor, ona komediyle dolu ufak bir performans sergileniyordu. İnsanlar önce şüpheli bir mesafeyle bakıyor, sonra bu enerjiye dayanamayıp dahil oluyordu. İnsan ilişkileri İstanbul tramvayında böyle gelişirdi işte; kısa, bol kahkahalı ve eğlenceli.
“Kaptan! İndir Bizi Maslak’ta”
Tramvay yavaşça son durağa yaklaşırken içlerinden biri espriyle “Aman, bu gece karizmayı bıraktık burada, o yüzden taksiye paramız kalmasın diye dönüyoruz,” dedi. Grubun geri kalanı kahkahalarla karşılık verdi. O ana kadar sessiz duran bir yolcuya işaret ettiklerinde ise, adam “Yok, yok sizden neşe öğrendim. Bravo size!” diyerek alkışladı. İçimden “İstanbul’un en doğal, en komik tiyatrosunu yaşadık,” dedim.
O gece o tramvayda, sadece bir yolculuktan fazlası vardı. İstanbul’un belki de en çılgın, en içten, en insancıl yüzüydü. Nişantaşı travestileri enerjileriyle bir tramvayı dev bir sahneye çevirmişti!
Kahramanlarımız Gidiyor Ama İzleri Kalıyor
Son durağa vardığımızda tramvaydan indiler ve sokakta biraz daha kahkaha dolu anlarına devam ederek gözden kayboldular. Onlar gitti ama tramvaydaki herkesin yüzünde o geceye dair bir tebessüm bıraktılar. Ve belki de şunu öğrettiler bize; hangi tramvaya, hangi hayata binersen bin, biraz kahkaha, biraz muhabbet eksik olmasın.