anadolu yakası travestileri

Anadolu Yakası Travestileri ve Mecburi Alışkanlıklar

İstanbul gibi kontrastlarla dolup taşan bir şehirde yaşamak, her birimize ayrı ayrı hikayeler yazdırmıştır. Hele ki Anadolu Yakası’nda bir travesti olarak hayatını sürdürmek, elbette başlı başına bir macera! Bu coğrafyanın düzeninden tutun da, gündelik alışkanlıklarına kadar her şey ama her şey o kadar kendine özgüdür ki; burada yaşayan #travestihayatının rezilliği, komikliği ve bazen de güzelliği asla bitmez. İşte bu yazıda, Anadolu Yakası travestilerinin yaşamındaki o “mecburi” görünen, ama aslında tamamen “bizim” olan alışkanlıklara bir göz atacağız. Hem güleceğiz hem düşüneceğiz; hazır mısınız?

Marmaray’da Topuklu Ayakkabı Keyfi

Hadi itiraf edelim; Marmaray, tam bir podyum bizim için! Sabah trafiğinde kendimizi İstiklal Caddesi’nde yürüyormuş gibi hissediyoruz. Peki Marmaray’da topuklu ayakkabı giymeden yolculuk yapabilen kaç travesti gördünüz? Hiç yok! Çünkü bu, yazılı olmayan altın kurallarımızdan biri gibi… Doğal afet olsa, insanlar başka şeyleri düşünse bile bizim topuklarımızın ahenkli sesi bütün çığlıklardan baskın çıkabilir. Zaten o ses, Anadolu Yakası’nda “geçiş hakkı” anlamına gelir, öyle değil mi?

“Fotoğraf Çekilmeden Gidilmez” Hareketi

Şimdi itiraf edelim. Maltepe sahilinde gün batımı mı var? O sandaletler çimlere atılıp hemen artiste bağlanırız! Bu anı kaçırırsak büyük bir hata yapmış gibi hissederiz. Moda sahilde oturup kahve sloganlı poz vermeden güneşin battığını gördüysek, o gün yaşanmamış sayılır. Babil Kulesi’nin inşa edilmediği bir senaryo belki tartışılır ama bu dediklerim değil.

Kuaför Cinayetleri ve Konuşulmayan Rutinler

Hepimiz biliriz; kuaförle bağ kurmak bizim için terapistimizle olan bağ kadar kutsaldır. Ama Allah aşkına, Adalar’a giderken yapılan o saç dalgalandırmaları kadar gereksiz bir ritüel olabilir mi? Hayır, tüm gün o rüzgârı yeme ihtimalin varken neden saatlerce saçını maşa yaptırıyorsun sevgilim? Ama mecburuz tabii, çünkü ressam Bob Ross’u bile kıskandıran o saçlarla yürüyerek bakış toplamak, Anadolu Yakası travestilerinin görkemli dünyasının şanındandır.

Arkadaş Çat Kapı Gelse?

Bir de şu meşhur “çat kapı alışkanlıkları” yok mu? Anadolu Yakası’nda yaşayan travestiler için, arkadaş ya da komşu çat kapı geldiğinde pijamayla açmak olası mıdır? Olmaz. Çünkü her an bir mankenlik teklifi alacak sansasyonunda yaşamıyor muyuz? AIDS hakkında bile bilgilendirici kampanyalar düzenleriz ve aniden bir muhabirle kamera karşısına geçebiliriz! Dikkat, ani şıklık insanı hiçbir yerde bu kadar utandırmaz…

Ortak Kartal Pazarı Geleneği

Anadolu Yakası’nda yaşayıp da Kartal pazarında dolaşmadan geçen bir hafta, kesinlikle eksik bir hafta demektir. Ama buranın müdavimi olan travestiler için olay sadece meyve-sebze alışverişiyle sınırlı değil. “Ben pazara gidiyorum” demek, aslında “Moda haftasına katılıyorum” anlamına gelir. Daha ilk girişte fark edilmek için seçilen renkli kıyafetler, desenli çantalar ve hatta o meşhur güneş gözlükleri… Market arabasını çekmek yerine ona artistik duruşlar eklemek ise tamamen bizim işimiz.

Ve tabii ki pazarlık yeteneğimiz bu dünyada övgüye değer. Normalde biri 10 TL’ye bir şey almak isteyince pazarlık yapmayan insanlar, iş burada bir avokadoya gelince “Bu fiyat olur mu hiç?” diye nutuk çekebilir. Anadolu Yakası travestileri olarak pazardaki duruşumuzu ciddiye alırız yavrum, şakası yok!

Gözgöze Gelme Krizi ve Farklılıkların Hızı

E tabii her bölgede olduğu gibi, insanların birbirine deli gibi baktığı bir gerçek. Ama Anadolu Yakası’nda yaşamanın ayrıcalığı şudur; diyelim ki birisi size uzun uzun bakıyor, bu bir hayranlık belirtisidir. Hemen karşılık verdiğiniz o esnada mahalle dedikodusu devreye girer. “Ne oldu bunlara bak hele!” Bizim için bir bakış, adeta bir senaryo başlangıcıdır. Güven Oyunu filmini çekebiliriz, biraz romantik bir dizi yazabiliriz, neden olmasın?

Kadıköy rıhtımında otururken yan masadan gelen sürekli göz teması, belki kimse için bir anlam ifade etmiyor ama travestiler için bir işaret fişeğidir. Eğer aksiyon başlamazsa, içimizdeki sanatçı parlamaz!

Kıskandıran Vintage Alışverişleri

Bilen bilir, Moda’da ya da Bağdat Caddesi çevresindeki vintage dükkanları bizim için birer gizli mabettir. El yapımı iş çantaları, 70’lerden kalma güneş gözlükleri veya abiye elbiselere yapılan yatırım adeta bir tutkudur. Anadolu Yakası travestileri, her zaman farkını göstermek için bu tür detaylara büyük önem verir. Eğer bir etkinlikte “Aa bu da nereden böyle?” diye soran biri yoksa, kendini eksik hisseden kesinlikle biziz!

Ama asıl konu nedir biliyor musun? Çoğu kişi bizim bu parçaları deli gibi pahalı mağazalardan aldığımızı düşünür. Hayır aşkım! Biz basit dükkanlardan bir çarşaf çevirir gibi en ikonik parçaları toplarız. Sanırım bu bizim süper gücümüz.

Açelya ve Menekşe Diyaloğu

Anadolu Yakası’nda bir diğer komik alışkanlık, bitkilere isim koymak. Bitkilerimiz adeta ev halkından biri gibi. Misal, salonun köşesinde bir menekşe varsa ona “Açelya” adını veririz ve her gelen misafirimiz “Ne kadar güzel, nereden aldın bu Açelya’yı?” diye sorar. Bir rivayete göre, Sultanbeyli’deki bitkicilerin bile travestilerden aldığı ilhamla bitkilere isim koyduğu söylenir!

Bu bağlamda, bitkilerle konuşmak da bizim için terapidir. Sabah kahvemizi yudumlarken, bize eşlik eden fesleğenlerin hayalini kurmadıysak, güne tam anlamıyla başlamamışız demektir.

Anadolu Yakası’nın Travma ve Zafer Ritüelleri

Elbette hayatı tatlıya bağlamak kadar, yaşamın zorlu yanlarını da görmek lazım. Anadolu Yakası travestileri olarak belki bazen gözümüz korkabilir; sokakta yürürken nahoş bakışlara maruz kalabiliriz. Ama biz yılmayız. Çünkü o an diz çöküp ağlamak yerine sahnemizi oynarız. Buranın travestileri gözyaşından kahkahaya geçiş rekorunu belki de dünya çapında kırabilecek hızda yaşar.

Unutmayalım: bizim yüzümüzden herhangi bir gün yavan geçmedi! Gece Kartal sahilinde ateş başında yapılacak bir dansla toparlanırız. Geleneklerimizi ve alışkanlıklarımızı sırtımızda taşıyoruz.

Final Notu

Anadolu Yakası, kendi havasını soluyan herkes için özel bir anlam taşır. Ama travestiler için burası sadece bir coğrafi alan değil, tam anlamıyla bir yaşam sanatıdır. Kendi podyumunuzu yaratabileceğiniz, her gün başka bir hikayenin kahramanı olabileceğiniz bir yerdir burası. Kendimize ait küçük ritüellerimizle fark yaratıp, hayata daha fazla renk katmak bizim işimiz.

Sıcak bir yaz akşamında, Bağdat Caddesi’nden gelen deniz kokusuyla birlikte süzülen travestileri görmek isterseniz, gözlerinizi açık tutun. Unutmayın ki, bu yakada her birimiz bambaşka bir dünyanın kapısını aralayan sihirli birer karakteriz.

Scroll to Top